Altın Lotus

Çin’ de ayak bağlama, anneden kıza, nesilden nesile aktarılan ve neredeyse 1000 yıl süren eski bir güzellik ve aslında işkence geleneğidir.
Ayak bağlama, güzellik ve çekiciliğin bir işareti olarak görülüyordu. Bir kız evlenebilecek yaşa geldiğinde, kayınvalideye gelir ve kızın ayaklarının görünümü ile oğlu için bir eş seçerdi. Ayak bağlama, üç ila beş yaşındaki bir kızın ayaklarını, ayak parmaklarını bükecek, kemikleri kıracak ve ayağın arkasını birbirine zorlayacak şekilde bağlama ile sarma eylemiydi. Bağlı ayak aynı zamanda bir kimlik ve erdem sembolü idi. Bağlanmış bir ayak, bir kadının kadınlığa kavuştuğunu ve cinsiyetli kimliğinin bir işareti olarak görülüyordu.
Ayak bağlama, sakatlama olarak değil, insan vücuduna bir süsleme şekli olarak kabul edilirdi.
Tarihsel kayda göre MS 970 civarındaydı, İmparator Li Yu’nun yönetimi sırasında Çin’de ayak bağlama geleneği başladı. Hükümdarın en sevdiği eşi Yao-niang, altın bir lotus kaidesinin üzerinde dans etti. Ayaklarını uzun ipek kumaş şeritlerine sardı. O günden itibaren, ayak bağlama işte bu terimle ilişkilendirildi …”altın lotus”
Altın Lotus ayak bağlama geleneği, Çin’de yaklaşık 10. yüzyıldan itibaren başladığı ve 1911’de devlet tarafından sonlandırıldığı bilinmektedir.
Ayak bağlamanın amacı ile ilgili birçok rivayet bulunmaktadır. Bunlardan en ön plana çıkan üç tanesinden bahsedilecek olursa: İlk olarak ayakları bağlı kadınların, daha az bağımsız olduğu ve çevresini daha fazla kontrol edilebileceğidir. Başka bir rivayete göre de, kadınların ayakları ne kadar küçükse, evlilikte o kadar arzu edilir olacağıdır. Bir kocanın gözünde, kadının ayaklarının küçüklüğü yüzünün çekiciliğinden daha önemli olduğu belirtilir. Son olarak ise; ayak bağlamanın durumu göstermenin bir yolu olduğudur. Bir ailenin ayağı bağlı bir kızı varsa, komşuları tarafından ailelerinin çalışmayan ve yetenekli bir üyesine sahip olabileceği algılanırdı. Bu bir aile için başarı anlamına geliyordu.
Ayak bağlama işlemi, ayak başparmağını ve topuğu birbirine yaklaştırdığı için amaç ayakları daraltmak ve kısaltmaktı. 3 ile 5 yaş arası kız çocuklarının ayaklarında kemik öncesi kıkırdaktan oluştuğundan özellikle bu dönemler seçilirdi.

Kasım 1997 yılında Kaliforniya Üniversitesini ayak bağlama üzerine bir çalışma gerçekleştirdi. Pekin’ deki 193 kadından oluşan bir örneklem grup oluşturuldu. Bu gruptaki kişilerin 93 kişisi 80 yaş ve üzeri, kalan 100 kişisi ise 70 ile 79 yaşları arasındaki kadınlardan oluşan rastgele bir grup oluşturuldu. Çalışma sonuçlarında göre 80 yaş ve üzeri kadınların % 38 inde, 70-79 yaş arası kadınların ise % 18 inde “altın lotus” olduğu görülmüştü.
Ayak bağlama uygulaması kadınları sadece ayak bölgelerinde deformite sorunları yaratmamıştır. Aynı zamanda yürüme bozukluklarına bağlı olarak vücutlarında farklı fiziksel sorunları da beraberinde getirdiği görülmüştür. Çömelme ve eğilmeyi neredeyse imkansız hale getirmesinin yanı sıra büyük nasırların ve batıkların oluşmasına da sebep olduğu görülmüştür. Ayrıca yıllar geçtikçe ve ayaklar büyüdükçe kaçınılmaz olarak ayak hastalıkları, enfeksiyonlar ve tıbbi sorunlar arttığı gözlemlendi.
Ayak bağlama, Çin’de neredeyse 1000 yıl süren bir ritüeldi. Ayak bağlama, bir kızın ailesinin çalışmasına izin vermediği için zengin olduğunu sembolize ediyordu. Ayak bağlama bir zulüm eylemi olarak görülüyor, ancak bir zenginlik işareti olarak da görülüyordu. “Altın Lotus” bir işkence aracı değil, Çin kültürüne göre gerçekleştirilen bir ritüel olarak yüzlerce yıl devam etti.
Ve sonunda milliyetçi devrim, ayak bağlarını sonsuza dek yok edecek olan kararı verdi. Sun Yat-Sen devrimi sırasında ayak bağlamayı 1911 yılında yasaklayarak tamamen kaldırdı. Bugün Çin’de, hayatta kalan son uygulayıcıları yaşlılıklarının yanı sıra engelli şekilde hayatlarını devam ettirmektedirler.
Ayaklarınızda hiçbir bağ olmaması dileği ile, sağlıklı günler…

Kaynak: https://ispub.com/IJBA/1/2/7565